28 Mart 2010 Pazar

Şu öğütlerimi yaz kafana...


Şu öğütlerimi yaz kafana...


Düşüncelerinin ağzı dili olmayacak;
Aşırı hiçbir düşüncenin ardına düşmek yok:çaktırma:
Teklifsiz ol, bayağı olma;
Dostlarının arasında denenmiş olanları
Çelik halkalarla bağla yüreğine.
Ama her zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da
El üstünde tutup elini kirletme.
Kavga etmekten sakın, ama ettin mi de
Öylesine et ki; korksunlar senden.
Herkese kulağını ver, sesini verme.
Herkese akıl danış, kendi aklını sakla.
Kesenin elverdiği kadar giyin,
Zengin ama gösterişsiz olsun giydiğin,
Sakla vücudunun en güzel yerlerini sevdiğine
Ne borç ver, ne de borç al, çünkü borç vermek
Çok kez hem paranı yitirmektir hem dostunu,
Herşeyden önce de kendi kendinle doğru ol
O zaman, gece gündüze varır gibi,
Sen de aldatmaz olursun kimseyi...

Dualarım, öğütlerim seninle olsun...

Tut Yüreğimden Ustam...


Ustam!
Aklım firarda.
Gözbebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sükut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin.

Ustam!
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden.

Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır.

Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne...

Serkan Uçar

26 Mart 2010 Cuma

MUTLU OLMAK ZOR MU...


Nefes almak bir mutluluk değil mi?

Hemen bence gerekli mutluluk şartlarını verelim;

1- Asla demeyiniz [ asla asla demeyiniz ::))] !

2- ''ama'' ve ''fakat'' demeyiniz!

3- ''farketmez' ' derseniz yalan söylemiş olursunuz,her şey fark eder.

4- Hiç bir cümlenizin fiili '' mış,miş ''veya ''lar,ler ''veya ''...mişler,mışlar' 'veya ''larmış,lermiş '' le bitmesin,
bunlar sizin bilmediğiniz ve görmediğiniz ,başkasının anlattığı eylemledir ve bunlara göre hareket hem size hem karşınızdakine zarar verir.

5- Başkasının yerine düşünmeyin !!

6- Başkasının yerine karar vermeyin !!

7- Bencilce yaşayın,zaten insan bencildir ve kendisi için yaşar,aksini söyleyip veya düşünüp kendinizi kandırmayın,böylece kim olduğunuzu ve nerede olduğunuzu bilirsiniz. Başkalarına daha az zarar vermiş olursunuz.

8- Pozitif düşünce ile yaklaşın konulara (yapacağım,başaracağı m gibi), ama bu Pollyanna'cılı k olmasın

9- Asla vazgeçmeyin

10- Geçmişi yargılamayın, bir şey kazanamazsınız sadece tecrübe olarak faydalanın ve mutsuzsanız tekrar etmeyin !

11- Mutlu olmak ve ilerlemek için yaşanan şeyleri tekrar yaşamayın,yaşanmış lardan faydalanın (ateşin el yaktığını öğrenmek için elinizi ateşe sokmaya gerek yok,etrafınıza bakmak ve okumak yeterlidir)

12- Kendinize ve etrafınızdakilere - insanlara güvenin onları sevin!

13- Genelleme yapmayınız! (bütün erkeler veya kadınlar gibi)

14- Siz hissetiğinizi yaşayın ,varsın dünya beğenmesin siz beğeniyorsanız yeterlidir.

15- Bir anı yaşamak için yıllar harcamak başarısızlıktır, başarı bir anda yılları yaşayabilmektir.

16- Ben hep veriyorum, almıyorum demeyin,sadece verirseniz,vermeyi bilmediğinizden o hiç bir yere gitmez.
Almasını bilmeyen veremez, vermesini bilmeyen alamaz, ağlamasını bilmeyen gerçekten gülemez, üzülmesini bilmeyen sevinemez.Her şeyin dengesi vardır.

17- Ve karar verin,şu an sizinde yeni bir hayata başlama anınız olsun !!

Çok mu zor bunları uygulamak,bakın bunları yazın ve uygulayın hayatınızın hemen değiştiğini göreceksiniz.

25 Mart 2010 Perşembe

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...

Can YÜCEL

24 Mart 2010 Çarşamba

Yunus Emre...

Mülk-i bekadan gelmişim, fani cihanı n'eylerim,

Ben dost cemalin görmüşüm, hur-i cinanı n'eylerim.

Vahdet meyinin cürasın, maşuk elinden içmişim,
Ben dost kokusun almışım, müşk-i Hutan'ı n'eylerim.

İbrahim'im, Cebrail'e hiç ihtiyacım kalmadı,
Muhammed'im dosta gidem, ben tercümanı n'eylerim.

İsmail'im, Hak yoluna canımı kurban eylerim,
Çünkü bu can kurban olur, ben koç kurbanı n'eylerim.

Eyyub'layın şu maşukun çevrin tahammül eylerim,
Circis'leyin Hak yoluna çıkmayan canı n'eylerim.

İsa gibi dünya koyup, gökleri seyran eylerim,
Musa-i didar olmuşum ben, len-teranî n'eylerim.

Miskin Yunus maşukuna vuslat bulunca mest olur,
Ben şişeyi çaldım taşa, namus-u arı n'eylerim.

Yunus Emre

Uzağa Sitemler...


Şimdi suçluluğun verdiği pişmanlıkla sen-Üzülme!diyorsun..Ne kolay söylüyorsun...
Hissetmiyorum sıcaklığını kalbinin,buz gibi bir soğuklukla-Ağlama!diyorsun
Ne kolay söylüyorsun..Sevgilim öz ağlamadan göz ağlamaz bilmiyorsun!
Nedenlerimi sonuca bağlamamış,yüklemsiz bir cümle gibi bırakıyorsun..susuyorsun
Susmak cevap değil... sende biliyorsun...
Seni sevdim etme diyorum sen-Hayır!diyorsun ..Ne kolay söylüyorsun..
Sevgilim hayırdan hayır gelmez bilmiyorsun...
Hiç hazetmezdim ''sevmediği ot başında biter''sözünden...
Tarih gibi kaderde mi tekerrür ediyor yoksa?anlamıyorum..
İlk kez acıtmıyor kalbimi ayrılıklar ama giderken acıyacak bir kalpte bırakmıyorsun!
Uzaktakiler bi türlü gelmez,,adım gibi bilirim,hep maniler olur vuslat için..
Sözler verilir ama tutulmaz bilirim.adaması kolay ödemesi zor derler..
Derler de bilmezler umut ışığında aşkla aydınlanmayı kimileri..
Şimdi gel(e)miyorum diyorsun..Ne kolay söylüyorsun..
Şimdi Kilometreleri mi sayayım bizi uzaklaştıran?
Yoksa varlığını hissettirmediğim saatlermi bilemedim sevgili...Tüm eski aşkları hatırla benim için..Kavuşamadıkları için,imkansız-ölümsüz aşk olmadılar sanki?
Gözümde dağlara eşit olman nedendi?Birbirimizi kolay çözüp harcayamamış olmanın verdiği yarım kalmışlık..eksiklik..suya düşmüş hayal binlerce ordusu...
Bunlar mı eşsiz kılan bu aşkı,bilemiyorum hangisi ben çözemiyorum...
Tekdüzeliğe takılmış hayatımdan..dikenli telleri geçememiş..ayrılığa programlanmış aşklarımdan sıkıldım artık..
Sen var git yoluna yakınındakini tercih et uzağına..hayallerin çalınmasın birgün ve umutların da.. yaşama sebebini,sevincini kaybetmiş gibi yoksun kalma ..yada..
Ya da bir gün mutlaka yaşa umudun çalınsın da kal ortada..
Yaşamak varken yaşayamış olmaya...kadere küsmeyi anlarsın sonunda..

Rahel Tan

23 Mart 2010 Salı

Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı...


Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal Süreyya

22 Mart 2010 Pazartesi

Sevmek nedir biliyor musunuz?


Sevmek nedir biliyor musunuz?
Âşık olmak canından bir parça olduğunu hissedene kadar aşık olmak nedir biliyor musunuz? Bilmiyorum ama...
Sevmeyi sevilmeyi beklemeyi ve kavuşma ümidiyle yaşamayı bilen biri olduğumu biliyorum seviyorum çünkü sevdiğim gibi seviliyorum
Bekliyorum çünkü insan geleceğini, hayatını beklemez mi?
Onu aydınlatacak olan ışığını beklemez mi?
Kavuşma ümidiyle yaşıyorum çünkü elbet bir gün gelecek ve kavuşacağız gecelerimi aydınlatacak hayali yerinde kendisi olacak aşılması imkânsız gökyüzünde yıldızların yanında olacağız
İnanarak yaşıyorum gün gelecek yanımda olacak
Sevmek bu işte delicesine geleceği günü sabredip son nefesine kadar beklemek
Dayan gönlüm bu da geçecek, geçecek ve gelecek elbet
Dayan gönlüm gün geçecek o gelecek elbet..

Helal et...


ceketimi alıp çıkarken hayatından
üç kelime benden sana
hakkını helal et...
yok artık haybeye çabalamalar
yok artık karşılıksız gülümsemeler
yada ömürden ömür tüketmeler
artık yok iki kişilik fotoğraf kareleri
bir ceketim birde ben boş sokaklarda...

hakkını helal et
et ki bir gönül daha bulabileyim içinde boğulmak için
bir hayat daha söndürebileyim sevda denen girdabın içinde
sert lodoslara salayım yüreğimi
ve kaybolayım gecenin karanlıgında...

hakkını helal et gülüm
bakmasanda gözlerimin içine
gülümsemesende yüreğinin taa içinden
görmesende yüreğimin çırpınışlarını
yinede hakkını helal et...

17 Mart 2010 Çarşamba

Git demiyorum sadece gelme...


Git demiyorum sadece gelme . . .
Biraz uzak dur benden bugün
Hiç bir söz söyleme duymasın kulaklarım dediklerini
Bakma gözlerime öyle
Götürme beni uzaklara;umutlar doğmasın yeniden..
Gülmek istemiyorum bugün içimden gelmiyor işte öylesine gülümsemek…
Sadece biraz sessizlik
Sadece biraz sensizlik aslında..
Açma gönlümün penceresini,yine gelip oturma kalbimin baş köşesine..
Sadece sus biraz öyle...
Ve bakma..
Yine gideceksin çünkü o yüzdendir "Gelme" deyişim.
Zor oluyor artık..
Imkansız gibi..
Acı veriyor...
Gidişinin ardından kendimi avutamamak zoruma gidiyor…
Sana bağlanmak; benim olmadığını bile bile benimsemem gücüme gidiyor...
Farkındayım acı olan bu: ''Herşeyin farkındayım''
Ben sana aidim;ama biliyorum ki: '' Sen bana ait değilsin!!''
Gitmek istediğinde "Dur" deme lüksüne sahip değilim ben
Ama geldiginde gideceğini bildiğim halde sana "Git" ' de diyememek ağır..
''Gelme'' diyemem biliyorsun
Ama anla!!
Gelme ki yine gitmeyesin…
Bakma ki gözlerini,yine benden çekmeyesin..
Gülümseme ki bir daha beni gülüşünle kandırmayasın...
''Git'' demiyorum...
Sadece ''Gelme ..''

16 Mart 2010 Salı

Geri gelen mektup...


Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler!
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'kaabil'
imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

hüseyin nihal atsız

15 Mart 2010 Pazartesi

3.Şahıs Madalyanı Boynuna Çoktan Asmıştım Ben


Anlatsam anlar mısın bilmiyorum!
Ama deneyeceğim!
Dün gece Tanrıyla konuştum!
O’na sordum?
Tanrım sol yanı neden bomboş onun?
Gülümsedi..
Sadece her gece başka aşklara pazarlıyor yüreğini diyebildi..

Bir alana bir bedava acılar satıyorum şimdi bu koca şehirde..
Ceplerimde birkaç bakışın kalmış,
Onları sürüyorum merhem niyetine tenime!

Dokunsam anlar mısın bilmiyorum!
Ama deneyeceğim!
Sol yanımdaki acıyı acı ölçerle ölçtüm,
Birinci dereceden yanıklar çıktı,
Sen ise göremeyecek kadar kördün!
Gülüşüme tecavüz eden birisinin gidişini tahrik etmek zorundaydım
Üzgünüm!

Gitmeliydin!
Anlatsam anlar mısın bilmiyorum!
Ama deneyeceğim!
Üvey gözlerinde babasız aşk doğurmaktansa,
Gerçek acıda adam gibi yalnızlık peydahlamayı seçtim ben!
Sen kendini özel isim sanırken,
3.şahıs madalyanı boynuna çoktan asmıştım ben!

Anlamadın sen anladım!
Gözlerinden belli yalnızlığın!
İyi misin diye soracak olursan?
Acı diyelim acı olsun!
Tanrı’nın sol yanına bir yürek koymayı unutması gibi bende unutuldun!

Elçin Gelir

Sen kendini rahat hissettin mi bitmiştir...


Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna
rağmen hala yalnızsan,için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına
koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka
hiçbir ise yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kus tutsan "Bu kusun kanadı neden beyaz değil?"diye bir soruyla
bile karsılaşabilirsin.Yaptıklarınla
değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.Bu mahkemede hafifletici
sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.Sen,"Ama senin için sunu yaptım" derken o,"sunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen askı yaşanması gerektiği gibi yasadın.Özledin, içtin,ağladın,güldün,şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın."Peki o ne yaptı "deme.Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen askını doya doya yasarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yasıyorsa,ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için
uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?Hayati ıskalama lüksün yok
senin.Onun varsa,bırak o lüksü sonuna kadar
yaşasın.Her zamanki gibi yaşayacaksın sen."Acılara tutunarak" yasamayı
Öğreneli çok oldu.Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil... Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asıl olan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, yada bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Nazım Hikmet

12 Mart 2010 Cuma

İyileşmez hiçbir yara bilirsin tortusu kalır...


İyileşmez hiçbir yara bilirsin
tortusu kalır
hangi ses unutturabilir ilk bıçağın yankısını
sende rehin kalmıştır gecenin saplantısı...
hiçbir yara
hiçbir zaman iyileşmez bilirsin...
saklısı kalır
yel esince sızılanır
su susunca ikindilerde herşey vakitsizce gelişir...
birine sevişirsin ötekini düşünürken
sabahları zordur korsan sevişmelerin
eski yaraların ağrır
oysa ne bir iz görünür teninde
ne şiiri ses verir orta kulağında
yalnız bir yürüme isteği vardır
eski yaraların eski yerinde...
kahvaltısı zordur olmasaydı bir sevişmenin
ve hep ten tuzu basmaktır
eski yaraların eski yerlerine ...
hiçbir yara
tam olarak iyileşmez bilirsin...
hangi bakış unutturabilir
ilk bıçağın ışıltısını
karanlıktaki
şairden bir bok olmaz sabaha karşı
sebepsiz hüzünler yazar ehliyetinde
ve ne söylese yalandır alkol kontrolünde
SEVMEK BİZATİHİ YARALANMAKTIR!!!
ve yaralar hiçbir zaman iyileşmez teninde
yanlış vurulmuş bir aşıdan sızar da
diriltir solgun baharları
şiire sebep istemez
şairden bir bok olmaz ve
hiçbir yara
hiçbir zaman tam olarak iyileşmez...
bardaklarda dudak izleri birikir
sahnede eğri büğrü sesler
ve sade bir yürümek isteği tek başına
eski bir yaranın artık gözle görülmeyen izinde...
çünkü hiçbir yara hiçbir zaman tam olarak iyileşmez
çünkü en hızlı hatırlanandır
en eski unutulan
ondan gelen ıtırlar olur yellerde
her esinti bir acılı kokuyu taşır hassas burunlara
savrulur gidersin...
çünkü bilirsin
hiçbir yara hiçbir zaman
tam olarak iyileşmez!
İSTAMBOL

Onulmaz-Yılmaz Erdoğan

8 Mart 2010 Pazartesi

Cinayet...


başucuma bıraktığın intiharları deniyorum şimdi
her birinin ucu körelmiş.
yeni sevaplar ekliyorum günahlarıma...

rüyalarından sürüldüm bi gece
ama herkes beni kaçak sanıyor
resmi tutanaklara göre...

sessizliğini teşhir edemiyorum
aklımı karıştırıyor sustuğun kelimeler!
salondaki kanepende oturuyorum her gece
eve girişini seyrediyorum
ama nefes bile almıyorum
ölüler nefes alamaz ki.
şarkılar mırıldanıyorsun uyandığında
kapıyı ardından kapamıyorum artık
senden önce çıkıyorum kapatacağın kapılardan.
giderek sana benziyorum!
dudaklarımda gülüşün asılı kalmış
sen gibi gülüyorum nicedir.

kabullenip yokluğunu senden yadigar diye
kokusunu ezberledim!
soğuk, nemli ve pis yokluğun!
bir ölü gibi uyuyor koynumda.
uykunda üzerine örttüğüm yıldızlarımı kaybetmişsin!
ışığı daha az şimdi gözlerinin.

bir yalnızlık bıraktın başıma
elalem laf etmesin diye
ayrı yaşıyorum yalnızlığınla.

içimde sessiz ve kırmızı bir çığlık
seni kanatıyorum kendimi acıtırken!

biliyorum intihar günah
İki iki cihanda da yeri yoktur edenlerin,
böyle yazarmış kitaplar.

oysa sinsi bir cinayet planı benimkisi!
sadece kendimi değil
seni de öldürebileceğim…

1 Mart 2010 Pazartesi

KONFÜÇYÜS‏...

Kurduğu felsefe ekolü ile bugün bile Çin toplumuna yön veren Konfüçyüs, 2 bin 560 yaşında. Filozofun sözleri bugün de milyonların yolunu aydınlatıyor.


M.Ö 551–479 yılları arasında yaşayan Konfüçyüs, yaşadığı dönemde büyük bir karmaşanın hüküm sürdüğü ülkesinde topluma bir düzen getirmek ve insanlara bireysel hayatlarında mutluluğa ulaştırmak için bir öğreti geliştirdi.



Ana teması insancıl düzen olan öğretisine göre iyi insan, ancak dünya bütünüyle uyum içinde yaşayan insandır.

Bugün, Konfüçyüs’ün doğum günü olarak kabul ediliyor ve Çin’de çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. İzleyicileri tarafından bugüne taşınan ve milyonlarca insanın hayatında rehber olan Konfüçyüs’ün sözlerinden bazıları :



Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.

Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.

Aradığını bilmeyen bulduğunda anlayamaz.

Kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.

Dal rüzgârı affetmiştir ama kırılmıştır bir kere.

İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.

Konuşmaya layık olanlarla konuşmazsanız, insan kaybedersiniz. Konuşmaya layık olmayanlarla konuşursanız, söz kaybedersiniz. Bilge olan kişi, insan kaybetmez, söz de kaybetmez.

Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.

Karanlığa söveceğine, kalk bir mum yak.

Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır.

Üstün insan, konuşmadan önce eyleme geçer ve sonra eylemine göre konuşur.

Bilgi özgüveni, özgüven ise gücü yaratır.

Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir.

Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.

Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir.

Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.

Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.

Faydalı insan odur ki boş durmayı sevmez, kişiliğini faydalı işlerle geliştirir.

Güçlü olan, sayıca kalabalık kitleler değil, eğitimli kitlelerdir.

İyi insanlar, olduğu gibi görünür, göründüğü gibi olur.

Fedakârlıklar, senden başkası bilmiyorsa değer taşır.

Kitleler cezalarla düzene sokulursa yozlaşmış olur, karizma ve nezaketle yönetilirse bilinçli ve dürüst olur.

Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir.

Eğitimli insanın hedefi daima yüksek olur. Küçük işlerle küçük insanlar uğraşır.

Kendisini eleştirebilen insanlar doğruyu ve güzeli bulma konusunda daha şanslıdırlar.

İrade öyle değerli bir özelliktir ki bir ordu komutansız kalsa da kişi iradesinden yoksun kalamaz. İradeli insan davranışları tutarlı insandır.

İyi yönetici olmanın sırrı dört yanlıştan kaçınmak, beş doğruyu uygulamaktan geçer.

Dört yanlış şunlardır:

Nasihat etmeden infaz etmek. Öğretmeden başarıyı ölçmek.

Yönetimde gevşek olup sınırlar koymak.

Özlük haklarının dağıtımında cimri davranmak.


Beş doğru ise şunlardır:

Müsrif olmadan eliaçık olmak.

Gocunmadan çalışmak.

Haris olmadan istek duymak.

Mağrur olmadan rahat davranmak.

Ürkütücü olmadan saygın olmak.