28 Nisan 2010 Çarşamba

Bir nasihat...


Ey Oğul!


Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar,
uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç,
ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima
sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğügibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve
adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlıyı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdumu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek
ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.

22 Nisan 2010 Perşembe

Unutma Ki...



Sen uykusuzluk nedir bilir misin
Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı
Gözlerini tavana dikip
Düşündüğün oldu mu bütün gece
Ve bütün bir gün
Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç
Gelmeyince
Seni aramayınca
Ölesiye ağladın mı
Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların
Ona ait ne varsa
Bir bir hatırladın mı

Sen günden güne erimeyi bilir misin
Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi
Bir teselli aramayı
Issız parklarda, tenha sokaklarda
Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda
Deli divane yollara düşüp
Yaşlanmış bir köpek gibi
Eskimiş bir gömlek gibi
Atılmışlığını hissettiğin oldu mu
Sevmekten
Günler geceler boyunca yürümekten
Elin ayağın yoruldu mu

Sen yalnızlığın acısını bilir misin
Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına
İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı
Bütün gururunu çiğneyip
Sevdiğinin geçtiği yollarda
Bastığı toprakları eğilip öptün mü
Sen çaresizlik nedir bilir misin
Sen yokluk nedir gördün mü
Yanan başını
Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden
Sen her gün bin defa öldün mü

Böyleyim diye ayıplama beni
Bir gün kendimi
Sonsuzluğun koynuna bırakırsam
Yaralı ve yenik bir asker gibi
Darılma
Unutma ki
Her seven isimsiz bir kahramandır
Unutma ki
İnsan; sevebildiği kadar insandır.


Ümit Yaşar Oğuzcan

20 Nisan 2010 Salı

"Evlilik sevgiyi öldürmez"

Sevgi çok yumuşak , sıcacık bir duygudur. O başka biriyle dans etmektir. Diğerinin de dansın ne olduğunu bilmesi gerekir. Başka birisiyle uyuşmak büyük sanattır. İki insan arasında bir armoni yaratabilmek... iki insan iki farklı dünya demektir. Ve bu iki dünya birbirlerine yaklaştıklarında aralarında bir uyum oluşmazsa büyük gürültü kopacaktır. Ve mutluluk, sağlık ve uyum hep bu sevgiden ortaya çıkar. Sevmeyi öğren. Evlenmek için acele etme, önce sevmeyi öğren. Önce büyük bir sevgili ol.

Ne zaman ki birisinin varlığı, sadece varlığı - başka hiçbir şey değil, başka hiç bir şeye ihtiyaç olmadan, hiç bir soru olmadan sadece varlığı senin mutlu olman için yeterli ise... Bir şeyler içinde çiçek açmaya başlar, bin bir tomurcuk patlar... O zaman seviyorsundur ve ancak o zaman gerçeğin yarattığı tüm güçlükleri göğüsleyebilirsin. Birçok acı, birçok kaygı - onları geçip gidebilirsin ve sevgin hep daha fazla, daha fazla çiçek açmaya devam edecektir. Çünkü şartlar seni daha da cesur yapacaktır. Ve tüm bunların üstesinden gelirken sevgin de çok daha güçlü olacaktır.
Sevgi sonsuzluktur. Şayet orada ise, büyümeye devam edecektir. Sevginin bir başı vardır, ancak bir sonu asla yoktur.

Alıntıdır.

16 Nisan 2010 Cuma

Muhtelif Aşıklar...


Aşkı anlamak ve anlatmak zor. Herkesin aşkı yaşama şekli de farklı... Bazıları aşkı çoşkulu, neşeli ve hayatın vazgeçilmez bir rengi olarak yaşar. Bazılarının aşkı yaşama şekli tedavi gerektirecek kadar yoğundur ve takıntılıdır.

Uzmanlara göre kimi yalancı, kimi şüpheci, aşkı yaşarken. Kimi kendine olan aşkını çoğaltmak için yaşar aşkı... Kimi oyuncudur, kimi aşka bağımlıdır, kimi kuralcıdır, kimi de çekingen... İşte tedavi görmesi gereken aşıklar!

Şüpheci aşık

* Çok kıskançtır, sudan sebeplerle aldatıldığı şüphesine kapılır, zihni hep ihanete uğrayacağı düşüncesiyle meşguldür.
* Ketumdur, kendini kolay kolay açmaz, duygu ve düşüncelerini paylaşmaz.
* Söylenenlerin ve görünenlerin arkasında başka şeyler olduğunu düşünür.
* Çok alıngandır, çabuk kırılır, sinirlenir, gücenir.
* Kindardır, yapılanı kolay kolay unutmaz.
* Mizah duygusu zayıftır, şakadan anlamaz.


Yalancı aşık

* Toplum kurallarına uymaz, kanunla başı derde girer.
* Kendi çıkarları ve zevki için insanları kandırmakta sakınca görmez. Takma ad kullanabilir.
* İsteklerinin hemen olmasını ister. Beklentilerini erteleyemez. Uzun vadeli plan yapamaz. Kız kaçıranlar, kadın dövenler genellikle bunlar arasından çıkar.
* Sorumsuzdur. Belli bir işte uzun vadeli barınamaz. Mali yükümlülüklerini yerine getirmez.
* Pişmanlık duygusu yaşamaz. Başka birine zarar verdiyse, birini incittiyse, ya bunu önemsemez ya da haklı gerekçeleri olduğunu düşünür.


Kendine aşık olan aşık

* Çok önemli biri olduğunu düşünür. Başarı ve yeteneklerini abartır. Yeterli başarı ortaya koyamadığı halde üstün biri olduğunun kabul edilmesini bekler.
* Zihni sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik veya ideal aşk hayalleriyle meşguldür.
* Özel ve biricik olduğuna, sadece başka özel veya statü sahibi kişiler tarafından anlaşılabileceğine veya bu kişilerle birlikte olması gerektiğine inanır.
* Aşırı beğenilme ve takdir edilme ihtiyacı içindedir.
* İmtiyazlı olduğu inancındadır. Kendisine özellikle iyi davranılmalı, beklentileri kayıtsız şartsız karşılanmalıdır.
* İnsanları sömürür, kendi çıkarları için başkalarını kullanmaktan çekinmez.
* Başkalarının duygu ve ihtiyaçlarını anlamaz, anlama çabası da göstermez.
* Başkalarını kıskanır, ama başkalarının kendisini kıskandığını düşünür.
* Kibirli ve kendini beğenmiştir, insanları küçümser.


Oyuncu aşık

* İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsızdır.
* Cinselliğini ön plana çıkarır, baştan çıkarıcı ve tahrik edici davranır.
* Duyguları yüzeyseldir, sığdır, hızla değişir.
* Dikkat çekmek için dış görünüşünü kullanır.
* Üslubunda ayrıntılara yer vermez. Anlattıklarında dış görünüşler hakimdir.
* Hal ve hareketleri abartılıdır. Oynuyormuş hissi uyandırır.
* Telkine müsaittir. İnsanlar ve şartlar kendisini kolayca etkiler.
* İlişkilerin olduğundan daha yakın olması gerektiğini düşünür.


İstikrarsız aşık

* Gerçek veya hayali terk edilme tehlikesine uğramamak için müthiş çaba harcar.
* İnsanlarla ilişkileri yoğun, aşkları tutkuludur. Ama istikrarsızdır. Bir gün sevdiğine aşırı değer verir, ertesi gün yerin dibine batırır.
* Düşünmeden ani hareketleri vardır. Aşırı para harcayabilir, beklenmedik anda beklenmedik kişilerle seks yapabilir, madde kullanabilir, bazen çok yemek yiyebilir.
* İntihar düşünceleri, davranışları ve tehditleri sıktır. Kendi kendisine zarar verebilir.
* Duyguları istikrarsız, hatta fırtınalıdır. Şiddetli huzursuzluk, gerginlik dönemleri yaşayabilir.
* Müzmin boşluk duygusu içindedir.
* Uygunsuz ve şiddetli öfkeye kapılabilir. Sinirini kontrol edemez.
* Stres durumunda hastalık derecesinde şüpheci olabilir.


Bağımlı aşık

* Günlük kararlarını bile başkalarına danışmadan, bol miktarda nasihat ve güvence almadan veremez.
* Hayatının önemli alanlarına ait sorumlulukları başkalarının yüklenmesini bekler.
* Destek ve onaylarını kaybetmekten korktuğu için başkalarının fikirlerine katılmadığını söyleyemez.
* Projeleri başlatamaz, işlerini kendi başına yapamaz. Çünkü kendine güvensizdir. Aklının ve becerilerinin yetersiz olduğunu düşünür.
* Yalnızken çok rahatsız ve çaresizdir. Çünkü kendi kendine bakamayacağından korkar.
* Bir ilişkisi bittiğinde acilen başka bir ilişki arayışına girer. Çünkü bakım ve desteğe muhtaçtır.
* Yalnız kalmaktan aşırı derecede korkar.


Mükemmeliyetçi, kuralcı aşık

* Zihni ayrıntılarla, kurallarla, listelerle, düzenle, organizasyonla, şemalarla sürekli meşguldür. Hatta bu yüzden çoğu zaman asıl yapması gereken işi yapamaz.
* Mükemmeliyetçidir. Hedeflediği standartlar hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği için, projelerini bir türlü bitiremez.
* Kendisini işe ve verimli olmaya adamıştır. Eğlenceye, hobilerine, arkadaşlarına vakit ayırmaz.
* Ahlak ve değerler konusunda çok titiz ve katıdır.
* Eskimiş ve değersiz eşyalarını, duygusal anlamları olmasa bile atamaz.
* Her işi kendisi yapmak ister. İnsanlar kendi kurallarına tamamen boyun eğmediği müddetçe başkalarıyla çalışmak istemez.
* Cimridir. Ne kendisi ne de başkaları için para harcamaz. Para, gelecekte uğranabilecek felaketler için biriktirilmesi gereken bir şeydir.
* İnatçıdır. Esneklikten uzaktır.


Çekingen aşık

* Bunların arasından büyük platonik aşıklar çıkar. Dolayısıyla çekingen aşık çoğu zaman karşımızdaki kişi veya bizi terk eden sevgili değil, tanımadığımız gizli hayranımızdır. Ancak, bazıları bir şekilde sevgili edinebilirler. Bu kişilerin özellikleri şunlardır:
* Eleştirilme, kabul görmeme, reddedilme korkusu büyüktür. Bu yüzden başka insanlarla yoğun temas gerektiren işlere girmez.
* Sevildiğinden emin olmadıkça insanlarla temasa geçmez.
* Utanma veya alay edilme korkusuyla yakın ilişkilerin içinde bile rahat değildir.
* Toplumsal ortamlarda eleştirilme veya reddedilme korkusu zihnini sürekli meşgul eder.
* Yeni ortamlarda ve yeni tanıdıkları kişilerle beraberken rahatsızdır. Çünkü kendisini yetersiz hisseder.
* Kendisini sosyal açıdan noksan görür. Kişiliğinde çekici bir taraf bulunmadığını, başkalarından aşağı olduğunu düşünür.

12 Nisan 2010 Pazartesi

SENİ SEVİYORUM..


Gece boyunca devam etti ruhumdaki deli fırtına.
Bir kere sevmişim seni,
durmuyor dilim.Sağanak yağmur gibi coşuyorum,
taşıyorum,sana koşuyorum...
SENİ SEVİYORUM..
Yangın yeri şu anda yüreğim.Ellerinde tutuşan bir alev oldum.
Acil olarak istiyorum seni hep.
Zaten aşkımızın kalp atışlarıda yükseldi.
Tam zevkin doruğundayız.
"Yaşam destek ünitesi"lazım olabilir geceleri bana.
Senin elinden tabii ki.
Eğer bir gün yağmurda ıslanıp gelirsem yanına
SIRILSIKLAM….
ve çocuk gibi konuşmaya
başlarsam değdir dudaklarını dudaklarıma
dilsiz ellerinle sarmala sar beni..
Aşka dair ne varsa şarkılardadır diyorum,
kapatıp gözlerimi dinliyorum ,
seni çağırıyorum,sana koşuyorum
SENİ SEVİYORUM…
Kaç fırtınalar atlattı bu yürek,
kaç yangınlar geçirdi.Ama şu anda fırtınaların en delisini,
en tatlısını,en güzelini buldu
ve bırakmaya hiç niyeti yok Fırtınanın içinde kalmış,
kolu kanadı kırık,küçük bir serçe gibi uçuyorum ,
konuyorum,sana koşuyorum
SENİ SEVİYORUM…
Senin hatırına dönüyor bu dünya,senin için,
aşkımız için dönüyor sende biliyorsun bunu.
Sensiz tadı tuzu yok hayatın,
sensiz duruyor bu dünya,gönlüm talan,yüreğim viran,
deli fırtınanın içindeyim şu an,
üşüyorum,donuyorum,gücüm tükeniyor,
yoruluyorum,seni arıyorum,sana geliyorum,
SENİ SEVİYORUM…
Akıp gelen su gibi seviyorum seni..
Sevdam gizli kaldı gece yağmurunda,
farzet ki çağlar ötesi,
farzet ki insan yüzü görmemiş yani kirlenmemiş,
temiz,tertemiz gönlüm gibi,
sevgim gibi,sana olan aşkım gibi,yürüyorum ,
koşuyorum nice engeller aşıyorum,seni arıyorum,
SENİ SEVİYORUM…
Sensiz,geceleri nikotin yağıyor usul usul ciğerlerime
ve kapalı yerde kalma korkusu başlıyor bende ..
Atıyorum kendimi sokaklara,
sabaha doğru,
ömrümün en kısa,ömrümün en uzun,ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyorum,
sana geliyorum,sevgi kokuyorsun sonunda,
kendimi buluyorum bedeninde,sevgiyi teninde buluyorum
SENİ SEVİYORUM…
Tanrının Kırbacı her gece yüzümü kırbaçlıyor..
Ama ben yine seni anıyorum,andıkça kırbaçlanıyorum.
Vazgeçemiyorum senden,
paylaşamıyorum seni.
Ağlamak yakışmaz ama ,
artık ağlıyorum.
Seni bir serçenin gözyaşları kadar çok ama çok seviyorum.
Hani serçeler ağladıklarında ölürlermiş ya,
son bir nefes alıyorum,
veriyorum,alıyorum ,veriyorum ve
ÜÇ LAF EDİYORUM..ÜÇÜNDE DE
SENİ ÇOOOOK SEVİYORUM...

Boşver Be Yaşı Başı…



Boşver be yaşı başı!
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
Gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
Gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.


Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
Ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
Bırak aksın yollarına.
Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine,
Hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
Büyü büyü… bak ellerin ayakların kocaman.
Aklın da maaşallah yerinde,
E ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,


Boşver yaşı başı,
Aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?
Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
Atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir
Kış günü, öl gitsin…
Parayı pulu savurup,
Bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
Savrul gitsin…


Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim,
Kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,
İster bir duvara, ister bir od aya, ister kıra
Bayıra vur da git.


Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle
Bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
Seveceksen ve öleceksen uğruna…
Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa…
Yaş 70′e gelse bile, hayat daha bitmemiş.
Sen mi biteceksin?
Çekeceksen bile bayrağı,
Yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?

Can Yücel