8 Mayıs 2013 Çarşamba

Anlamayacakları varsa anlamaz

Susuyorum bazen hiç konuşmak istemiyorum. 
Sussam da bir çözüm olmuyor hani 
Ama konuşsam da bir halt olmuyor. 
Yani aşaği sakal, yukari biyik misali. 
Ne yapsam ne etsem bende bilmiyorum. 
Hani konuşursun sabahlara kadar ama bir çaresi olmaz, 
Anlatirsin ama anlaşilmaz, 
Karşindakinin anlayacaği dilden konuşmazsin anlaşilmaz, 
Anlaşilmayacaği varsa anlaşilmaz işte. 
Insan oğluna neyi anlatirsan anlat anlamayacaği varsa anlamaz. 

Kiminin işine gelmez, 
Kiminin umrunda olmaz, 
Kimi dinlemiş gibi yapar, 
Kiminin ne yaptiği anlaşilmaz. 
Öyle anlamsizlik bulutu gibi işte her şey. 

Kadere mi sitem etsen kendine mi bilinmez. 
Çarede olmaz hiçbiri. 
Uyuyamazsin gece olunca, döner durursun yatakta, 
Susarsin tekrar. 
Hiç konuşmak istemezsin. 

Dilsiz olsan derdin bitecek dersin bu kez de 
Anlattiğini anlamayanlara anlamak için zorlarlar. 
Yani konuşsan da boş dilsiz olsan da. 
Yine sükutu giyinip az konuşmak en aslida. 

Palyaço...




kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde

kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları

her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan

"ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi

bunu palyaço söyledi,

palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım


herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım

sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden

dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın

eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

ii.


umursamıyorum yılgınlığımı filan

çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki

ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını

kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam

bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin


iii.


bitmedi, yazacağım daha

yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik

her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
"duyamadım", derdim, "tekrar et!"
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum

hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!

diyorum

iv.


geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda

korktum birden, kusacak gibi oldum
"olur öyle" dedi palyaço,
"herkes alçaktır biraz"
"otur ulan!" dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

"rakı doldur!" dedim, "eksilmesin!"

ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim

herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;


geçen gün bir kadınla seviştim

biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço

diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

v.


kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan

"ben sevmezdim" dedim, "yalan"
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,

sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,

yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

vi.


haydi sirtaki yapalım palyaço

rakı doldur, yine eksildik biraz

Turgut Uyar

7 Mayıs 2013 Salı

Küçük Prens



...yetişkin insanlar rakamları pek severler...onlara yeni bir dosttan söz etseniz asla öze değin bir şey sormazlar. hiçbir zaman şöyle demezler: "ses tonu nasıl?", "hangi oyunları sever?", "kelebek koleksiyonu yapar mı?". hep şöyle sorarlar: "kaç yaşında?", "kaç kardeşi var?", "kaç kilo?". onu ancak bu sorularla tanıyacaklarına inanırlar... yetişkinlere "pembe tuğladan bir ev gördüm, pencerelerinde sardunya çiçekleri, çatısında güvercinler vardı" deseniz, o evi bir türlü hayal edemezler!.. fakat "yüz bin franklık bir ev gördüm!" derseniz, "ay ne güzel ev!" diye çığlık atarlar...

Kulun İntikamı Sanırsın..

Allah kulundan intikamını yine kul ile alır,
Manevi ilimleri bilmeyenler, onu kul etti sanır,
Var olan her şey Yaratan’ındır, kul eliyle işlenir,
Allah’ın emri olmayınca, sanma bir çöp teprenir.

"Anonim"

Yunus Emre derki...


"Suyun değerini hayal edemiyorsanız, bu gün su içmeyin. Size pişirdiği yemeklerin kıymetini bilmiyorsanız eşinize rica edin, iki akşam sizin için yemek yapmasın. Evinizin kıymetini algılayamıyorsanız,bir gece kapınızın önünde sabahlayın. Gözlerinizin kıymetini anlayamıyorsanız, gözlerinizi bağlayın ve bir saat işlerinizi göremeden yapmaya çalışın''..

"Hiç hata yapmayan insan, hiç bir şey yapmayan insandır Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır!.."

"Yunus Emre"

28 Mart 2013 Perşembe

Cam Tavan Sendromu



Bilim adamlarının pireler üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucu pirelerin farklı yüksekliklere zıplayabildikleri tespit edilmiştir...

Pireler üzerinde araştırmaya devam eden bilim adamları pireleri cam fanusun içine koyarak fanusa 30 cm yüksekliğe cam tavan eklerler. Fanusun metal olan zemini ısıtılarak pirelerin zıplaması sağlanır. Her seferinde pireler zıpladıklarında 30. cm'de cam tavana çarparlar. Defalarca zıplamalarına rağmen cam tavanı aşamayacaklarını anlayan pireler ne olduğu anlayamadıkları için bir süre sonra 30. cm'ye kadar zıplayarak kendilerini cam tavana çarpmaktan korurlar.

Denek olarak kullanılan bütün pirelerin 30 cm'ye kadar zıplamaya alıştığını gören bilim adamları deneyin 2. aşamasına geçerler. Bu aşamada fanusun üzerindeki cam tavan kaldırılır ve fanusun zemini ısıtılır. Tekrar zıplamaya başlayan pireler cama tavanın olmamasına rağmen 30 cm'den yükseğe zıplamaya cesaret edemezler. Tekrar cam tavana çarpacaklarında dolayı daha yükseğe zıplayabilecekleri halde zıplamazlar.

Pireler kafalarını cama vura vura çektikleri acıdan dolayı aldıkları hayat dersine sadık kalırlar. Daha yükseğe zıplama şanşları varken yine acı çekeceklerini düşünerek kendilerini sınırlandırırlar. Bunun nedeni engelin zihinlerine yerleşmiş olmasıdır. Bu deney canlıların başaramayacakları birşeyi nasıl öğrendiğini ortaya koymaktadır.

Kişisel gelişim uzmanı olan Dr. David J. Schwartz yaptığı bu deneyde pirelerin yaşadığı durumu "Cam Tavan Sendromu" (Glass Ceiling Syndrome) olarak adlandırmıştır.

Bir insanın gelebileceğine inandığu en üst nokta onun cam tavanıdır. Cam tavanınızda hayallerinizin yüksekliğini gösterir