7 Ağustos 2010 Cumartesi

GEL DE NASIL GELİRSEN GEL!



Ey benim eksik yanım, ey bu yüreğin eşi!
Bitir, bitmez hasreti, ne olur bu akşam gel!
Geceleri aydınlat, kovup batan güneşi,
Bitir, bitmez hasreti, ne olur bu akşam gel!

Başkasını sarmadan beni saran kolların,
Gel de sil izlerini, boşa geçen yılların.
Geri dönmek çok mu zor, dönülmez mi yolların?
Bitir, bitmez hasreti, ne olur bu akşam gel!

Günden güne eriyor, benim başka canım yok,
Bir sen yoksun yanımda, zaten başka yanım yok.
Dert yâda söylenmiyor, bir tek anlayanım yok,
Bitir, bitmez hasreti, ne olur bu akşam gel!

Hiç çekinmem kendimi ateşlere atarım,
Sen istersen ömrüne bu ömrümü katarım.
Gerekirse uğruna cihanı da satarım!
Bitir, bitmez hasreti, ne olur bu akşam gel!

Sıla gibi olmuyor, kanma yaban eline,
Benim için sen varsın, bu hep böyle biline!
Ne söylerse söylesin, bakma elin diline,
Bitir, bitmez hasreti, ne olur bu akşam gel!

Duvarlar canlanarak üstüme yürümeden,
Ölüm yüklü bulutlar dağları bürümeden.
Bedenim toprak olup, eriyip, çürümeden,
Bitir, bitmez hasreti, ne olur bu akşam gel!

4 Ağustos 2010 Çarşamba

ÇOBAN ÇEŞMESİ




Derinden derine ırmaklar ağlar
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi
Ey suyun sesinden anlayan bağlar
Ne söyler su dağa çoban çeşmesi

Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca
O hızla dagları Ferhat yarınca
Başlamış akmaya çoban çeşmesi

O zaman başından aşkındı derdi
Mermeri oyardı, taşı delerdi
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi

Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu
Kerem'in sazına cevap veren bu
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar
Tarihe karıştı eski sevdalar
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

2 Ağustos 2010 Pazartesi

BİTEN BİR AŞKTAN SONRA...



Hiçbir şey daha kötü olamaz
Kötü biten bir aşk sonrasından
Ahrazlaşırsın, gölgelenir nesneler
Her telaş ıssızlık taşır biraz
Kabahatli bir çocuk gibi çıkarsın
Sokağa, ki sokak puslu, alıngan
Kalbinden daha tenhadır dünya

Tenhadır sığındığın bütün kıyılar

Odan dağınıktır, tütün kokuyordur
Okusan da dilsizdir kitaplar
Bir fotoğraf düşer ansızın
Cam kesiği gülüşlerdir kanayan
Pencerende solgun bir ayışığı
Mahçup bir duruşla bakarsın
Susarsın. Sükût iyi gelir belki.

'AHMET TELLİ'