15 Eylül 2012 Cumartesi

Doğum Günümden Anneme ve Babama ...




Canim Annem ve Canım Babam,

Bugün günlerden senin benim Anne. 26 yil önce ben bu saatlerde senin kucağindaydim :)  Ne garip anne yillar gecti hep sevdim hep seveceğim seni. 26 yil önce o hasta halinle "ne olursa olsun doğuracam" bu çocugu dedigin günün aferesindeyim anne. Ölümü bile göze alip beni doğurduğun gündeyim. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte annem :) 


26 yil önce babamin o dertli halde seni bekledigi gündeyi
m :) Halamin hastanenin merdivenlerini öperek "çok şükür allahim verdine" dedigi gündeyim. Bugün senin ve babamin eserinin günündeyim :)) Ablalarimin erkek kardeşlerinin olduğu gündeyim. Bugün bir garibim bir hoşum anne :) Yoksun yanimda ama yanimda olmaman hicbir şeyi değiştirmiyor, seni seviyorum anne. Seni harap ve bitap biraktiğim günün sabahinda seni aniyorum anne. Kulaklarin çinlasin kocaman öpüyorum anne :))


06.09.2012 - 00:00

15 Temmuz 2012 Pazar

Aşk yoktur!




Kendimi bildim bileli kitap okumaktan haz alırım hep. Özellikle okuduğum kitaplar Divan Edebiyatı, Tasavvuf Edebiyatı, Psikoloji ve Polisiye Romanlarıdır. Farklı kitap türleri de okumuş olsam genel itibari ile durum böyle. Yaklaşık olarak haftada ortalama en az 2 kitap okuyorum. Özellikle kitaplarda "Aşk" olaylarına dikkat ederim. Normal hayatta da çevremdeki insanların aşkları dikkatimi çeker. Olay analizi yaparım birazda. Kendi başımdan da geçmiş bazı aşk olayları var. Kitabını okuduğum insanlar birbirinden değerli ve dünyanın taktirini kazanmış kişilerdir. Bende kendi çapımda yaşadığım şeylerle bir aşk analizi yaptım. Ne kadar doğru olduğunu okudukça kavrayacağınıza eminim.
Aşkın ne tarihi vardır, ne kişisi, ne zamanı, ne hayatı, ne yeri, ne de yuvası vardır. Genç yaşta edindiğimiz aşklarımız vardır ve yetişkinlik dönemine kadar sürer. Şimdi herkes aşkın yaşının olmadığını söyler ama gelin görün ki 50 yaşında  birisi 18 yaşında birisine aşık olamaz derler. İki kişi birbirine ilgi duyunca aradaki ne olursa olsun "hani aşkın yaşı yoktu!" derler. İnanın kendileri o durumu yaşamıyor olsa dışarıdan yaşayan birisini kesinlikle "yerden yere" vururlar. Yani aşkın içinde çıkar mı var sorusu geliyor aklına insanın!
Evet aşkta çıkar söz konusudur. Aşk karşılıksızdır denir her zaman. Aslında aşkın içinde karşılık olmayınca aşk mı olur sorusunu kimse sormuyor kendine!? Yada aşk zora gelince çekip gitmek midir sorusunu sormuyoruz! Diğer taraftan bakınca evlilik yeminini hiç düşünmüyoruz! Ne vardı evlilik yemininde: "İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta ...." diye gidiyor. Şimdi ne kadar çok paranız varsa o kadar güzel güne sahipsiniz, ne kadar paranız varsa o kadar mutlusunuz anlayışı mevcut. Şunu düşünüyorum; acaba elimizde para denen şey olmazsa mutlu mu olmayacağız? Yada yeterli imkanlar olmazsa mutsuz mu olacağız!? Düşünülmeyecek gibi değil. Ama gerçek olanın paranın her şey için bir aracı olduğunu unutup her şeyin para olduğunu düşünmekten geçtiği gerçeğidir.
Şimdi evliliklerde arkadaşlıklarda kısa sürüyor. Evlenen çiftlerin çoğunluğuna sorsanız aşık olarak evlenmişlerdir. Klasik yalanlarla birlikte" cicim ayları" geçtikten sonra aşkta biter hikayesini de kendilerine dost edinmişlerdir. Kısacası hiç bilmedikleri duyguları yaşamadan daha hayata doğru dürüst adım atmadan toplumun dayatmalarına inanmışlardır. Böyle olunca mutlu mu olunur ! Kesinlikle hayır. Yani başkaları için hayatını şekillendirmenin mantıksızlığını göstermeye çalışıyorum.
Asıl anlatmak istediğim konuya gelirsem eğer, aşkın olmadığına inanıyorum. Evet aşk diye bir şey yoktur. Aslında beşeri insanlar arasında aşk yoktur. Hiçbir zorluğa gelemeyen, birbirine saygı duymayan, sevgiyi tüketmiş insanlarla dolu her yanımız. Bunu da sebebi yine toplum da, onu ayrı bir zamanda ele almayı düşünüyorum. Yani anlayacağınız aşk denen şey insanların geçici hevesleridir. Bakın hevestir diyorum. Çünkü hevesler geçer, aşk denilen şey ilahi bir kudrettir ve o hiçbir zaman tükenmez.
Yunus Emre der ki; "Ölen hayvan olur, aşıklar ölmez." Yunus Emre, Mevlana, Şems, Karacaoğlan, Hacı Bektaş-ı Veli, Süleyman Çelebi ...  gibi insanların aşklarını daha anlamamış bir toplum var. Onların aşk dediklerini şimdiki gençlikte daha önceki gençlikte kendi bedenlerindeki adrenalin yükselmesi gibi düşünüyorlar. Kesinlikle hayır. Aşk öyle iki dakikada sahip olunan ve ayrıldıktan sonra biten bir şey değildir. Aşk ilahi aşka sahip olan erenlerin dediği gibi; ""Yare varmaktır, yare varıp onun yareni olmaktır. Her zaman ona varmak için gün saymaktır."
Ayrıldıktan sonra "zaten anlaşamıyorduk, ben ona çok fedakarlık ettim ama hiçbirisini hak etmedi, sakın erkeğe/kadına güvenmeyin" demek değildir.  Zaten aşkı bilenler böyle gereksiz teferruatlara girme gafletinde bulunmazlar.
Yani lafın kısası aşk sadece ilahi olandır. Beşeri aşk ise yalan olan geçici ve heves olandır.


Yunus Emre der ki: Ey Hoca! İstersen var bin hacca, hepsinden iyice bir gönüle girmektir!
Güzel bir gönülde güzel bir ömre ...

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Düşünüyorum da ...



Şöyle düşünüyorum genelde,
Dini de bilmiyoruz insanlığı da bilmiyoruz ya biz ne boku biliyoruz diyorum! Din diyoruz Allahsız müslümanlık yaşıyoruz, hayat diyoruz hala daha sigara içmenin kendisini büyüttüğünü düşünen gençlere doğruyu gösteremiyoruz. İnsanlık öldü diyoruz, kendimizin insan olduğunu hiç sorgulamıyoruz. Dünya çok kötü bir yere gidiyor diyoruz ama bir kişi de demiyor ki "ulan durdurun bu gidişatı!" demiyoruz. Devletle alakalı bir iş yapınca "amannn ya devlet yapsın bana ne var ben kendimi kurtarayım da gerisine ne olursa olsun" düşüncesinden sıyrılamıyoruz. hala daha "Devletin malı deniz, yemeyen domuz felsefesinden kopamıyoruz." Sonra da devlet küçük bir yaptırım uygulayınca devlet bizim hakkımızı yiyor, sosyal devlet anlayışı nerede diyoruz. Kimse de demiyor ki "kardeşim bugüne kadar dolu dolu olanın kıymetini bildiniz mi?" diye sorgulamıyor! Yerde bir çöp oluyor herkes belediyeyi suçluyor ama kimse çöpü alıpta çöpe atma zahmetinde bulunmuyor. Din iman Allah Kuran diyoruz ama gel gör ki dinin gereklerinin neredeyse hiçbirisini yerine getirmiyoruz. Namaz dinin direğidir diyor sadece direği dikiyor her şeyden elimizi eteğimizi çekiyoruz. Müslümanlık sadece namaz kılmak, oruç tutmak değil, zekatta verin diyince adamın parasının isteme dinini imanını iste haliyatına düşüyoruz.

Bu akşam dua edeceğim bunlar için. İnşallah bir arpa boyu yol alabiliriz dostlarım.
İçi dolu dolu dua kokan Beraat kandiliniz mübarek olsun...

13 Mart 2012 Salı

Daha daha ...


Daha yüksek binalarımız, ama daha
kısa sabrımız var;
Daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz;
Daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz;
Daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var.
Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz;
Daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var.
Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz;
Daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz,
Çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz,
Çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz,
Çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz.
Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık.
Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza
yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.
Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin
karşısına geçmekte sorunumuz var.
Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.
Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.
Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik.
Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için
daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük
adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.
Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu,
daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir.. Bu günler,
hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler,
bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye
hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde
her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.....


"George Carlin" 

15 Ocak 2012 Pazar

Üsküdar'dan Beşiktaşa ...




Şu besiktaşi benim kadar kim bilir acaba.... 
Yillarim gecti biliyor musunuz burada. Öyle cocukluk ömür felan degil. Bir sevda gecti yani başimdan...
Şu sahil varya.. Keşke oradaki esarcilarin tinercilerin alkoliklerin dili olsada anlatsa denizle nasil ahpap olduğumu. Şimdiyse en tuhafi her gün üsküdara gelip oradan iş yerimin olduğu beşiktaşa varmamdir. Gülüyorum şuanda hani derlar ya Allahin sopasi yok diye ve Sezen Aksu şuanda şöyle diyor: "bakalim kim daha çabuk unutacak." Hani ölümü bile unutuyor insan oğlu bir tat sevdanin mi tadi damağimizda kalacak. Demlene demlene ne çayimizda hal kaldi nede sevdalarimizda. 


Korkarak yaklaşmaya başladim hayat baharimda. Şimdi bir eli tutmak benim için lüks gibi. Hangi ayrilik var ki hüzün doğurmasin göğüs kafesimize... Şimdi fotoğraf çekiyorum her gün Üsküdar Beşiktaş arasinda maziden kalan kiriklardan degil ama arsizliktan olacak sanirim. Sevdiginin gectiği yollar fazladan gecince sevda bile kalmiyor geride. Yeni bir hayat kurabildim mi kendime hayir. Ne bende dikiş tuttu nede karşimdaki insanlara "istediklerini" verebildim. 


Velhasil kelam; ne şerha şerha yarilan bir yüreğim, nede altinin kisilmasini beleyen bir çayim var. Işim var gücüm var. 


Unutmadan hiç kimsenin elde edemeyeceği kadar büyük dostluklarim var...

2 Ocak 2012 Pazartesi

“Yürüyorsan sadece yürü”





Bir şey yaşıyorsan, yapıyorsan tam olmalıdır. Nasıl gerekiyorsa öyle yaşaman gerekir. Doğa bu konuda çok iyi bir öğretmendir. Yağmurda ıslanmak istediğinde, sana ne gerekiyorsa verir. Çıplak ayak yağmurun ortasında dolaş; taşları, dikenleri ile ayağına batar, acı çekebileceğini hatırlatır. Teninde dolaşan rüzgârı ile kuş olursun, mutluluktan uçabileceğini anlatır. Bedenine çarpan yağmur damlaları yüreğini hoplatır, yaşadığını anlarsın; senin de âşık olabileceğini anlatır. Yağmurda dolaşırsın, tamamen içindesindir. Doğa sana her şeyini sunar.


Âşıkken de tam yaşamalısın, ağla, üzül, berduş ol. Zaman olur ruhun kanatlanır ve bir zaman olur yüreğin büzüşür üzüntüden. Nasıl gerekiyorsa öyle yaşa. Bırak karşındaki sana yalanlar söylesin, oyunlar oynasın; bu senin sorunun değil ki. O eksik kalsın, sen tam yaşa; âşık olma, aşk ol!


“Yürüyorsan sadece yürü”


(Osho)