
Bugün bir yazı okudum ve aklıma babam geldi…
Şimdi bir çok arkadaşım beni hiçbir şeyden çekinmez biri olarak tanır ki öylede bir yapım vardır. Ama düşündüm de acaba bu güne kadar yapmaktan çekindiğim ne var … Buldum evet vardı…
Babamın boynuna sarılırken hep bir tereddütte kalırım. Kızacağından değil, görmemişlikten. Ne yapalım. Biz kırsal kesimin çocuklarıyla hayat arasındaki yol normal insanların yollarından daha bir kötüdür. Bizim yollarımız hep patikadır. Taşlıdır yollar, hafif hız yaparsan savurur seni uçurumların diplerine…
Bu kadar rahatım ama düşünmedim değil neden böyle oluyor diye … dedim ya kırsalda yaşayan insanların çocuklarına olan sevgileri genelde içlerindedir. Hiç unutmam bir gün babam hasta oldum diye işini gücünü bırakmış ağlayarak geliyor. O arada bende havale geçiriyorum. Bana sarılışını belki mezara girsem unutmam. Evet arkadaş ben babama belki öyle ahım şahım “seni seviyorum” diyemedim ama bari sizin demeniz için bir şey yapayım… Bunu yapıyorum diye söylemeyeceğim anlamına gelmez. İlk fırsatta bunu yapacağıma söz verdim kendime…
Sizde kendinize bir söz verin bir kez olsun babanızın boynuna öyle bir sarılın ki ona “Baba Seni Seviyorum” diyin… bunu anneniz içinde yapın .. ama yapın. Üç günlük dünyada bir daha seni seviyorum deme şansımız olmaya bilir…
Çünkü "Savaşın ortasında komutansız kalmaktır babasız kalmak"
--------------------------------------------------------------------
Savaşın ortasında komutansız kalmaktır babasız kalmak"
Babanız öldüğünde büyüyorsunuz...
Artık soru soracağınız öğreneceğiniz azarını duyacağınız takdirini
alacağınız akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz korkacağınız
bir babanız yoksa büyüyorsunuz...
Yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz,her istediğinizi almak zorunda olan
o kişi yoksa artık...
Hep sessiz ağlayan ,suskun seven en zor dönemde bile yıkılmaz görünen
sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık...
Büyüyorsunuz o zaman işte...
"Savaşın ortasında komutansız kalmaktır babasız kalmak"
Kaç yaşınızda olursanız olun, babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur...